Ayşe Ören |
Ayşe Ören'le Hale Ceylan Barlas tarafından yapılan ve Sözcü Gazetesi'nde yayınlanan röportajı aşağıda bulabilirsiniz.
Uzay mimarlığı duymaya hiç de alışık olmadığımız bir meslek. Bu mesleği bize nasıl anlatırsınız?
Uzay mimarı, bu dünyanın dışında ve ötesinde kurulacak yaşam formları için öneri, fikir geliştirenlere denir. Bu fikirler, Uluslararası Uzay İstasyonu'nun bulunduğu yerden Mars'a ve sonrasına gidecek araç tasarımıyla, gezegende oluşturulacak yaşam alanlarını kapsayan geniş bir alanı kapsar. Mühendisler insanı uzayda yaşatmayı başardı ama bu onun orda kalması için yeterli değil ve mühendisliğin bittiği yerde tasarım başlar.
Dünyanın çeşitli ülkelerinde konferanslar veriyorsunuz. Biraz bundan bahseder misiniz?
2015 yılından beri uzun dönem uzay misyonlarında mekan tasarımı konusu üzerine hem Türkiye'de hem dünyada çeşitli konferanslar veriyorum. En son Uluslararası Uzay Gelişmeleri Konferansı'nda, Kepler Uzay Enstitüsü adına gelecek uzay mimari konulu bir konuşma yaptım.
Peki ya uzay gemisi tasarımı?
NASA, 2010 yılında mekik üretmeyi kesti ve hâlâ Ruslar'ın ‘Soyuz' adlı mekiğini kullanıyor. Bizim yapmayı hedeflediğimiz aslında bir uzay gemisi, yani uzay istasyonu. Hedefim ise tabii ki bir uzay gemisi tasarlamak olsa da oraya giden yollar küçük ve gerçekçi hedeflerden geçmek zorunda. O yüzden bilgiyi elde etmek, bilgi ışığında şu an eksiği keşfedip bir yenilik sunmak sıfırdan başlamaktan çok daha önemli. Kurgusunu ve felsefesini hazırladım çünkü anlam kazanabilmesi için önce felsefe geliştirilmek zorunda. Şimdi tasarım aşamasına geçtim…
Çocukken uzayla ilgili hayal kurduğunuz oldu mu?
Tabii. 11 yaşıma kadar astronotlukla balerinlik arasında gidip geldim. Ve şimdi ‘SpaceDancer' (Uzay Dansçısı) ismini kullanıyorum. Balerin olmak isterken uzay mimarı oldum.
Mars'ta koloni kurulması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ben Mars'ın bir üst vizyon olduğunu ve Ay'ın çok daha öne çıkacağına eminim. Ay önümüzdeki yıllarda dünyanın bir kıtası haline gelecek. Güneş sisteminde henüz dünyadaki gibi yaşam süreceğimiz bir mekan bulamadık, olasılıklar da çok uzak görünüyor. Ancak korunaklı yaşam alanlarında sınırlı imkanlar söz konusu. Mars, atmosfer sahibi olsa da ince bir yapıda ve oradaki en büyük mesele radyasyon. Buz radyasyon ise koruyucu olarak kullanılması düşünülen projeler arasında.
UZAY MEKİĞİ OLMAYANIN VAY HALİNE!
Türkiye’de pek çok şehri su basıyor. Türkiye’yi siz planlasaydınız nasıl bir şehir bölge planlaması yapardınız?
Endüstri devrinde, dünya henüz bir zarar görmediğinden düşünmeden yapılaşma oldu. Şimdi de durumun böyle gitmeyeceği ortaya çıktı. Süreklilik, verimlilik, doğal kaynaklar gibi yeni tanımlar var gündemde. Evet, önümüzdeki dönem bir teknoloji devrimi olacak ama bu ikiz kardeşiyle yani ekolojik devrimle birlikte doğmak zorunda. Gelecekte uzay gemisi olmayanın vay haline!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder